Beykozlu Şahin Hoca'yı tanır mısınız? Tanımazsınız; az sayıdaki Beykozlu ve sporcu hariç, Şahin Hoca'yı kimse tanımaz. Kolaylıkla tahmin edeceğiniz üzere, yarım saat öncesine kadar ben de tanımıyordum; çalışmaktan bunalınca kendime güzel bir çay demleyip İz Tv'yi açtım. "Hayatın Notları: Beykozlu Şahin Hoca" diye bir program. Oturup bir güzel seyrettim ve harcadığım yarım saat için İz Tv'yi kuranlara, bu belgesele emek verenlere şükran duydum.
Uydu ve diğer yayın platformlarını ucuca koyunca sayısı yüzü hayli geçen Türkçe kanal seyretmek imkânımız var; bunların içinde belgeselciliği ve belgesel yayınını kendine "iş" edinen sadece İz Tv. Düşünüp taşınıyorum diyorum ki, "Türkiye'de sadece belgesel yayınlayarak bir televizyon kanalını ayakta tutmaya çalışan kişi ya çok zengin, ya mecnûn ya da belgeselciliği çok seven bir meraklı olmalı!" Bu işe biraz bulaşmış herkes, bazı kalantor kurumların siparişi üzerine çekilen belgeseller hariç, bu işten iflâh eden kimse olmadığını çok iyi bilir.
Şimdi tekrar soruyorum; belgesel seyrediyor muyuz? Sizin yerinize ben cevap vereyim müsaadenizle, "belki seyredeceğiz ama bulamıyoruz ki!" Ee bulsak seyreder miyiz?
Yine ben cevap vereyim: Seyretmeyiz, sıkılırız; çünkü belgesel eğlendirmez, bilgi verir, herhangi bir olayı, nesneyi, kavramı, süreci belgelendirir. Belgesel "meraklı" insanlara hitab eder...
-Ne yani biz meraksız mıyız? Meraklıyız elbette; hem nasıl? Merak derecemizi göstermek için televizyonlarda hangi programların seyredilme rekoru kırdığına, gazetelerin web sayfalarında en çok hangi linklerin tıklandığına göz atmak kâfi. Bize meraksız diyenin ağzı gözü çarpılır da tekkenişîn tavasına dönüverir.
...
Reklâma giriyor farkındayım ama, "o paralı yayın platformu"na abone iseniz, 88. Kanalını sıkça ziyaret ediniz. Sıkılmayacağınızı garanti ederim. Belgesel yapmak, eskilerin tâbiriyle neredeyse "meccâni", hatta zararına bir iş; yayınlamaya gelince, korkarım üste para bile veriyorlar; yani biz İz Tv'yi çokça seyredersek kanalın sahibini, yapımcıları zengin edecek değiliz; sadece onlara mânevi bir lezzet duygusu telkin edeceğiz; daha iyisini, daha güzelini yapmak için daha çok didinecek, arkalarında kendilerinden sonra da yaşayacak çok değerli "belge"ler bırakacaklar.